Haftanın sonuna yaklaştıkça sinsice yaklaşan bir duygu var. Pazar günü öğleden sonra keyifli bir an geçirirken birden içinize, her pazar akşamı gelen sıkıntı yeniden çöküyor.

Güneş batarken yeni haftanın yükü omuzlara binmeye başlıyor. Önünüzde uzanan beş gün boyunca işle, sorumluluklarla ve uyanma saatleriyle dolu bir düzene yeniden adım atacağınızı fark ediyorsunuz.

Bu hissin adı, artık herkesin bildiği gibi “Pazartesi sendromu.” Bu duygunun tam olarak ne zaman başladığı bilinmiyor. İnsan, bilinç kazandığı andan itibaren bu duyguyla yaşamaya başlıyor.

İlk iş gününün verdiği o belirsiz kaygı, çocuklukta okula dönüş korkusuyla başlıyor. Yaş ilerlese de aynı kalıyor. Ancak yeni öğrenilen şey ise, Pazartesi sendromunun kalp krizine yol açabildiği.

PAZARTESİNİN KORKUNÇ HABERCİSİ: KORTİZOL

Pazartesi sendoromunun kalp krizine yol açabileceği, Profesör Tarani Chandola'nın araştırmasıyla kanıtlandı. Emeklilerde bile varlığını sürdüren Pazartesi Sendromu, ölümlere bile yol açıyor.

Araştırmanın baş yazarı Profesör Chandola, “Bu yalnızca işle ilgili değil. Bu araştırma, Pazartesilerin stresi, fizyolojimizde ne kadar köklü yer ettiğini gösteriyor” diyor.

Çalışma, Journal of Affective Disorders dergisinde yayımlandı ve katılımcılarda pazartesi günleri diğer günlerden çok daha yüksek düzeyde kortizol salgılandığını ortaya koydu.

KALP KRİZİNİ TETİKLİYOR

Kortizol, vücudun stresle baş etmesini sağlayan temel hormonlardan biri. Ancak uzun süre yüksek düzeyde salgılandığında bağışıklık sistemi zayıflıyor.

Bunun yanında yorgunluk, uykusuzluk, yüksek tansiyon gibi sorunlara da yol açıyor. Pazar akşamı başlayan bu stres, aslında sağlığımızı doğrudan tehdit ediyor. 

Artan kortizol, vucütta kalp atışlarının artmasına sebep oluyor ve sürekli stres hissini doğuruyor.

Bu günlerde kalp krizi riski de yüzde 19 oranında artıyor. Yani Pazartesileri kalp krizi geçirme ihtimali bir hayli yükseliyor.

Chandola, “Pazartesi, kültürel bir stres yükselticisi gibi çalışıyor” diyor. Yani sadece iş haftasına değil, aynı zamanda sağlığımıza zarar verebilecek kadar yoğun bir korkuya da her hafta yeniden maruz kalıyoruz.